Kanundaki Maddesi:
5237 Sayılı Türk
Ceza Kanunu madde 227
(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun
yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun
fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne
kadar adi para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık
hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır. (Asliye Ceza Mahkemesi)
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun
yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi,
iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya
tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır. (Asliye Ceza Mahkemesi)
(3) Mülga edildi.
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile
ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş
yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza
yarısından iki katına kadar artırılır.
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan
suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici,
öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler
tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.
(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla
teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki
fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler
hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen kişi, (değiştirildi) tedaviye veya psikolojik
terapiye tâbi tutulabilir.
Gerekçesi:
Madde metninde, kişilerin ve
özellikle çocukların fuhşa teşviki, sürüklenmesi fiillerinin hangi koşullarda
suç oluşturduğu hususunda düzenlemeler yapılmıştır.
Bu düzenlemeler yapılırken, Türkiye’nin fuhuşla mücadele
ile ilgili olarak milletlerarası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükleri göz
önünde bulundurulmuştur.
Türkiye’nin fuhuşla mücadele konusundaki milletlerarası
yükümlülüklerini ihtiva eden anlaşmalardan 4 Mayıs 1910 tarihinde Paris’te
imzalanmış olan “Beyaz Kadın Ticaretinin Zecren Men’ine Dair Milletlerarası
Sözleşme”ye göre; «Başkasının ihtiraslarını tatmin için, fuhuş maksadile, hatta
suç kurbanının rızası ile olsa bile, bir kadın yahut küçük bir kızın fuhuş için
hizmetlerini taahhüt eden (embaucher), böyle birisini kendisile beraber ve
kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yandan diğer bir yere sevkeden
(détourner) kimseler, suçun kurucu unsurları çeşitli ülkelerde işlenmiş
bulunsalar da, cezalandırılırlar.» (madde 1). Keza, «Başkasının ihtiraslarını
tatmin için, fuhuş maksadile, reşit bir kadın veya kızın cebir ve şiddet,
tehdit, hile veya nüfuzun kötüye kullanılması ya da diğer herhangi bir cebir
aracı ile fuhuş için hizmetlerini taahhüt eyleyen (embaucher), böyle birisini
kendisile beraber ve kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yerden
diğer bir yere sevkeden (détourner) kimseler, suçun unsurlarını teşkil eden
hareketler çeşitli memleketlerde işlenmiş bulunsalar da, cezalandırılırlar.»
(madde 2).
30 Eylül 1921 tarihli "Kadın ve Çocuk Ticaretinin
Men ve Zecrine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi”ne göre, «Yüksek âkit
taraflar, hangi cinsiyetten olurlarsa olsunlar, çocuk ticaretile meşgul
şahısların araştırılması ve tecziyesi için bütün tedbirleri almak hususunda
uyuşmuşlardır. Bu suç, 1910 Mukavelesinin 1 inci maddesinde yazılı fiildir.»
(madde 1). Keza, «Yüksek âkit taraflar, suçun teşebbüsünü ve kanunî hudutlar
dahilinde, 1910 Mukavelesinin 1 ve 2 nci maddelerinde ifade olunan hazırlık
hareketlerini tecziye eylemek için zaruri bulunan tedbirleri almak hususunda
uyuşmaktadırlar.» (madde 3).
Türkiye, bu Sözleşmeleri, Lozan Andlaşması ile birlikte,
Bu Andlaşmanın 99 ve 100 üncü maddelerinde sayılan milletlerarası anlaşmalar
kapsamında kabul ederek onaylamıştır.
Keza, 11 Ekim 1933 tarihinde “Reşit Kadın Ticaretinin
Men’ine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi” hazırlanarak devletlerin imzasına
açılmıştır. Türkiye, bu Sözleşmeyi 15 Nisan 1935 tarih ve 2693 sayılı Kanunla
onaylamıştır. Bu Sözleşmeye göre; «Bir başkasının ihtiraslarını tatmin etmek
üzere reşit bir kadın veya kızı, kendi rızasile olsa bile, başka bir memlekette
icrayı fuhuş maksadile kullanan, sürükleyen veya baştan çıkaran kimse, suçun
unsurlarını teşkil eden fiillerin her biri ayrı ayrı memleketlerde yapılmış
bulunsa bile, cezalandırılacaktır. Teşebbüs ve kanunî hudutlar içinde kalmak
şartile ihzarî fiiller dahi cezalandırılır. ...» (madde 1).
Nihayet, 2 Aralık 1949 tarihinde “İnsan Ticaretinin ve
Başkasının Fuhşunu Sömürmenin İlgası Hakkında Sözleşme”, Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunca kabul edilerek üye devletlerin imza ve onayına sunulmuştur. Bu
Sözleşmenin başlangıcında, fuhşun insan kişiliğinin haysiyet ve değeriyle
bağdaşmadığı, toplum, aile ve kişinin selametiyle bağdaşmadığı ve bütün bunları
tehlikeye soktuğu ifade edilmiştir. Keza, Sözleşmede; rızası olsa bile, bir
kimseyi fuhuş icrası maksadıyla kullanan, fuhşa sürükleyen, diğer bir kişinin
fuhşunu rızasıyla da olsa sömüren, genelevi işleten, işlettiren, işletilmesine
tavassut eden, bu tür faaliyetleri finanse eden kimselerin cezalandırılması
gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu suçlara teşebbüs ve hatta, hazırlık
hareketlerinin de cezalandırılması öngörülmüştür.
Sözleşme ayrıca taraf devletlere, fuhşu bir ticari
kazanç aracı olarak yani meslek olarak icrasını ve bunun şartlarını düzenleyen
yürürlükteki mevzuatının ilga edilmesini de bir yükümlülük olarak tahmil
etmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında, çocuğu fuhşa teşvik etmek,
çocuğa fuhşun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla çocuk tedarik etmek veya
barındırmak ya da çocuğun fuhşuna aracılık etmek, suç olarak tanımlanmıştır.
Hatta söz konusu milletlerarası sözleşmelerde de öngörüldüğü gibi, bu suçun
işlenişine yönelik hazırlık hareketlerinin de tamamlanmış suç gibi
cezalandırılması kabul edilmiştir. Bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde
edilebileceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da
öngörülmüştür.
İkinci fıkraya göre; bir kimseyi fuhşa teşvik etmek,
bunun yolunu kolaylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin
etmek, ayrı bir suç oluşturmaktadır. Bu bağlamda, fuhşa sürüklenen kişinin
kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanmasının, fuhşa
teşvik sayılacağı kabul edilmiştir. Keza, bu suçun işlenmesi suretiyle bir
kazanç elde edilebileceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî
para cezası da öngörülmüştür.
Üçüncü fıkrada, fuhuş amacıyla ülkeye insan sokulması
veya insanların ülke dışına çıkmasının sağlanması da suç olarak tanımlanmıştır.
Ancak, bu suç dolayısıyla hükmolunacak cezanın belirlenmesinde, suçun
mağdurunun çocuk veya erişkin olmasına göre bir ayırım yapılmıştır. Bu
itibarla, suçun mağdurunun çocuk olması hâlinde, birinci fıkra hükmüne göre;
erişkin olması hâlinde ise, ikinci fıkra hükmüne göre cezaya hükmolunacaktır.
Dördüncü fıkrada ise, cebir, tehdit veya hile ile ya da
çaresizliğinden yararlanılarak bir kimsenin fuhşa sevkedilmesi veya fuhuş
yapmasının sağlanması, bir, iki ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların daha
ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.
Beşinci fıkraya göre, yukarıdaki fıkralarda tanımlanan
suçların, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici,
öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler
tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, bu fıkralara göre verilecek ceza belli
oranda artırılacaktır.
Maddenin altıncı fıkrasında, bu suçların, suç işlemek
amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde,
yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezanın ayrıca artırılması kabul
edilmiştir. Dikkat edilmelidir ki, bu ağırlatıcı sebep, suç işlemek amacıyla
örgüt kurmak veya yönetmekten ya da kurulmuş olan örgüte üye olmaktan dolayı
ayrıca cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir.
Yedinci fıkrada, bu madde kapsamında tanımlanan
suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunacağı kabul edilmiştir.
Sekizinci fıkrada, fuhşa sürüklenen kişinin, tedavi veya
terapiye tabi tutulacağı kabul edilmiştir. Bu düzenlemede, fuhuş yapan kişi
açısından ceza yaptırımı değil, özel güvenlik tedbiri öngörülmüştür. Zira fuhuş
yapan kişi, vücudu üzerinde başkalarının cinsel davranışlarda bulunmasına
katlanmaktadır.
Yazan Av. Dursun UYSAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder